-
1 falan filan
filan-behman, filan-fəsman -
2 falan filân
и так да́лее, и тому́ подо́бное: и про́чее -
3 falan filan
adj. such and such -
4 falan filân
n. etcetera -
5 falan-filan
морэ-мырэ -
6 falan filan
and so on -
7 filan falan
-
8 falan festekiz
ona kâğıt, kalem \falan festekiz lazım er braucht Papier, Stifte und so weiter -
9 falan
"colloq. 1. so-and-so. 2. a certain person, you know who. 3. what´s his name; what´s her name. 4. around, roughly, approximately, or so: Sekiz kişi falan geldi. Eight or so people came. On beş ağustosta falan olacak. It´ll be on the fifteenth of August or thereabouts. 5. and people such as they, Brit. and co.; and such, and so forth, and so on, and what have you, and what not; et cetera, etc.: Ali, Veli, Naili falan geldiler. Ali, Veli, Naili and co. have come. Fuzuli´yi, Nefi´yi, Nedim´i falan okudum. I´ve read Fuzuli, Nefi, Nedim, etc. - filan/festekiz/feşmekân/fıstık/fistan/fişman 1. given people, these people; given things, these things. 2. and people such as they, and that lot; and what have you, and what not; et cetera, etc. 3. such and such: Falan filan tarihlerde falan filan gelecek. On such and such dates such and such people will come." -
10 falan
1.1) тако́й-то; имяре́кfalan falanı kat kat geçti — тако́й-то во мно́го раз превзошёл тако́го-то
2) (тж. falan falan, falan fıstık, falan filan, falan fistan) и так да́лее, и тому́ подо́бное; и про́чееona kâğıt, kalem falan filan lâzım — ему́ нужны́ бума́га, ру́чка и т. п.
2.как определение тако́й-тоfalan adam или falan kişi — тако́й-то челове́к
falan tarihte — тако́го-то числа́
falan yerde — та́м-то
3.приблизи́тельно, приме́рно, что́-то о́коло; пожа́луй -
11 falan fıstık
см. falan filân -
12 filan
-
13 filan
-
14 falan
filan -
15 filan
"colloq. 1. so-and-so. 2. a certain person, you know who. 3. what´s his name; what´s her name. 4. around, roughly, approximately, or so: Otuz kişi filan gitti. Thirty or so people left. Otuz eylülde filan olacak. It´ll be on the thirtieth of September or thereabouts. 5. and people such as they, Brit. and co.; and such, and so forth, and so on, and what have you, and what not; et cetera, etc.: Amerikalılar, Fransızlar, Ruslar filan geldiler. The Americans, the French, the Russians, and so on have come. Cumhurbaşkanlarıyla, başbakanlarla filan tanışmış bir adamım ben. I´m a man who´s met presidents, prime ministers, and such. - falan/festekiz/feşmekân/fıstık/fistan/fişman 1. given people, these people, given things, these things. 2. and people such as they, and that lot; and what have you, and what not; etc. 3. such and such: Filan falan günlerde filan falan şehrimizi ziyaret edecek. On such and such days such and such people will visit our city." -
16 filân
-
17 filan
см. falán -
18 filan falan
мыры-моры -
19 filan falan
and so on
См. также в других словарях:
falan filan — is. Önem verilmeyen, hafifsenen kimse, şey, filan falan, falan festekiz, falan feşmekân Ona kâğıt, kalem falan filan lazım … Çağatay Osmanlı Sözlük
falan — zm., Ar. fulān 1) Söylenmesi istenmeyen veya gerekli görülmeyen bir özel adın yerini tutan kelime, filan Bana falan geldi, falan gitti diye anlatmaya başladı. 2) is. Cümlede belirtilen nesne veya nesnelerden sonra gelerek ve benzerleri anlamında… … Çağatay Osmanlı Sözlük
filan — zm., Ar. fulān Falan Birleşik Sözler filan falan falan filan … Çağatay Osmanlı Sözlük
filan falan — is. Falan filan … Çağatay Osmanlı Sözlük
falan festekiz — is. Falan filan Unutma, yok bilmem, görmemiş, falan festekiz gibi masallar anlatmaya başladı … Çağatay Osmanlı Sözlük
falan feşmekân — is. Falan filan … Çağatay Osmanlı Sözlük
falan fıstık — is., ğı Falan filan … Çağatay Osmanlı Sözlük
Redd — Основная информация Жанры … Википедия
estek köstek — is. Falan filan Haberler iyi değil, rivayetler gönlümü bulandırıyor, sürgünmüş, göz hapsiymiş, estek köstek. A. İlhan Atasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller estek köstek etmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
uçkur — is. 1) Şalvarı bele bağlamak veya torba, kese vb. şeylerin ağzını büzmek için bunlara geçirilen bağ O sabah evvela pijamanın uçkuru kördüğüm oldu. B. Felek 2) mec. Cinsel duygu veya ilişki Doktorlar falan filan hap, banyo ve uçkur perhizi tavsiye … Çağatay Osmanlı Sözlük
behmân — (F.) [ نﺎﻤﻬﺑ ] falan, filan … Osmanli Türkçesİ sözlüğü